22 Eylül 2011 Perşembe

gündüz düşleri


Biri çocukluğuna dair çok fazla şey hatırlamıyorsa, kötü bir geçmişi olduğu anlamına mı gelir? Benimkinin öyle olduğuna çok inanmıyorum. Ama iyi cümleler kuramıyorum şimdi.

O yıllarda yolculuklarıma romanlardaki, filmlerdeki gibi anlamlar yüklerdim. Değişik hikayelerin kahramanları olurdum otobüslerde. Geride bıraktığım sevgilim değildi. Küçümen bir yaşam, olsa olsa bir kasaba insan…

Izmir-Bodrum yolu ne ola ki o zaman? Alt tarafı 4-5 saatlik yol. Üstelik eşek sırtında ya da yaya da değil. Yol az görünürdü gözümüze. Sevildiğimizi bildiğimiz, beklendiğimiz bir ev var ya yolun sonunda...

Söke Ovası kim bilir kimlere ev sahipliği yaptı ömrü boyunca... Haritada bir mekanın ömrü olabilir mi oysa? Biz yolun başında Egeli çocuklardık, ova ise ulu bir toprak. En sevdiğim an, yemyeşil ekinlerin boy verdiği tarlaların yanından geçmekti, ulu mudur, değil midir bakmadan. Traktörün bıraktığı izle yol yol ayrılmış, bir tarakla usulca taranmış gibi, yemyeşil...

Biraz sonra, koskoca ovanın ortasında, tek başına kalakalmış bir ağaçcıktır görüp göreceğimiz, o yıllarda en çok özendiğim. Oysa tarlanın sahibi, kim bilir kaç yüz yıllık bir alışkanlıkla, gölgesinde eylenmek, dinlenmek için bırakmıştır onu tek tüfek. Tarlanın bekçisi ya da belki daha çok çaptan düşmüş bir silahşör gibi... En çok ona özenir olmuştum o yolu gide gele. Tek başına, yemyeşil, ayakta. Özendiğim tek başınalığı mıydı, buna içerlediğim için mi ona susuyordum, bilmiyorum. Oysa o değil miydi Menderes’in kanıyla sulanan? Bense toprağın çoktan fethettiği, herşeyi ayakları altına aldığı bir yerden, aynı kaderi yaşayan bir başka yer arasında mekik dokuyordum. Yukarıdan biri içimdeki yolculuğa baksa, bir örümceğin dokuduğu parlak, ama saydam, ağları görecekti. İplik iplikti içim. Dokunmaya hazırdı. Ama karmakarışıktı. Bugün olduğu gibi.

Nereden gelip nereye gittiği belli olan, ucu başı kapalı bir zaman değil mi hayat? Öğretisi nedir? Kimleri seçer yanına? Kime ne öğretir? Adaleti var mıdır?

Bir mumu yaktığını düşün, sadece o an için. Bitmeyecek mi eninde sonunda? Ya da sen üfleyeceksin istemediklerini, olmadı rüzgar, hiç değilse cereyan. 

01.10.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder