10 Ekim 2011 Pazartesi

Hihi ve Adem


Cumartesi gecesi bahçede, demir kapının hemen yakınında, sonbaharın döktüğü koca sarı yaprakların arasında, apartmanın gri gölgesinde bir kirpiye rastladım. Benimle konuşmadı. Ben orada değilmişim gibi davrandı. Hatta aslında kendisi orada değilmiş gibi... Belki de böylesi daha iyi oldu. Merhabalaşsaydık da ilişkimiz bahçeden öteye geçemeyecekti. Ama beni çok güldürdü gece gece. Görünmeme çabasıyla hareketsiz durmasıyla sessiz köşkün etrafını "hihihi, hihihih" diye çın çın çınlattım. Bu nedenle adını Hihi koydum. Hihi'yi bir daha görebilecek miyim, bilmiyorum. Kirpilerle olan ilişkim hep tek gecelik çünkü. Önceki evimin bahçesinde de bir gece yine apartmanın gölgesine saklanmış, hareket etmediği için görünmediğini zanneden koca gövdeli bir kirpiye rastlamıştım. Onu da bir daha görmedim. Nereden gelip nereye gittikleri hakkında hiç fikrim yok. Kirpi, sanki yalnızca yılda bir-iki defa beliren, görünüveren bir yaratık benim hayatımda. Belki de cisimsizdir. Yalnızca vizyon olarak karşıma çıkıyordur, kim bilir... 

Kirpinin insanda uyandırdığı his de sonbaharın hissettirdiğine benzer, değil mi? Ürperiyor insan, tedirgin oluyor ama bir yandan da huzurlu gibi. Kirpi arkadaşım olsa, hiç konuşmadan saatlerce otururduk sanırım. Ya da bütün bir günü beş-altı cümle ile -birbirimizin yüzünde de pek bakmadan, utana sıkıla, ama birbirimize kıymet verdiğimiz bilerek- geçirirdik. 
Hani hiç konuşulmayan rakı sofraları vardır ya, şarkı söyleyen kadın ve adamlar konuşur yalnızca, masadaki iki kişi rakısını içer ağır ağır. Birbirlerine bakmazlar. Masaya, yana, aşağıya ve yukarıya bakarlar. İşte o iki kişiden biri kirpidir. Bu masaya çok yakışır kirpi. Karşısında karga oturur. Kirpi Hihi ile Karga Adem birlikte hiç konuşmadan bütün dünyayı, hayatın anlamını, aşk acılarımızı, hastalıklarımızı, savaşları, uzak kıtalardaki çocukları, şairleri, denizcileri, eline silah tutuşturulan askerleri anlar ve susarlar. Hihi ile Adem, dünyayı bilir. Biri altını, biri üstünü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder